-Akıllı telefonlarda ve ATM’lerde mevcut olan dokunmatik ekrandan yol inşa etmek. Bu biçimde 100 km uzunluğunda yol yapmanın maliyeti ne olabilir?
Eğer yolları böyle yaparsak, üzerlerinde seyreden araçlar yolculukları esnasında aynı anda şarj olabilecektir.
Bu biçimde trafik kazası kavramının önüne de geçmiş olabiliriz.
Bu çok mu zor geldi? Haydi bir kıyak yapalım ve işi hafifletelim: Mobil telekomünikasyon için kullanılan baz istasyonlarını düşünelim. İstanbul-Ankara otobanında her 3 km’de bir bu baz istasyonlarına benzer istasyonlar yerleştiririz. Bunların fonksiyonu şudur: Uzaktan elektrikli şarj kabiliyetine sahiptirler. Hani iki akıllı telefonu birbirine yaklaştırdığımızda birbirlerini şarj edebiliyor ya? Onun gelişmiş versiyonu. Araçlar yolda seyir ettikleri müddetçe şarj olabilecektir. Asfalttan vazgeçmek istemeyenler için bir seçenek.
Bu bırak zoru, yapılmaması ayıp hale gelmiş bir ulaşım teknolojisi uygulamasıdır. BP, Total, Elf, Shell, Opet, Petrol Ofisi vs. müşterisini kaybedecektir. Bu yılda yaklaşık 2 trilyon Dolar’lık bir ekonomik yapı taşının ortadan kalkması demek. Ve ancak yine de yapılması gereken şarjlı yollar yapmaktır. Doğayı korumak adına, ekonomiyi korumak adına, enerji tasarrufu yapmak adına şarjlı yollar kesinlikle fayda sağlayacaktır.
Basit bir internet araması yapıldığında 25 cm dokunmatik zeminin 4.500 Lira’ya mal olduğu görülebilir. Bir metresi 18.000 Lira’ya mal olan yolu yapmanın ekonomik imkansızlığını göremeyecek kadar su katılmamış değiliz. Ve ancak mesafeli şarj istasyonları sayesinde yollarımızda seyir eden araçları bu seyirleri esnasında şarj edebilmenin yolunu bulabiliriz. Hatta bunu yapmaya karar vermemiz yeterlidir. Bunun yapılması konusunda karar alıp belli bir eğitimli kadro ile finansman ayarlandığında icadı en fazla 2 sene sürecek bir hadisedir bu.
-Dünya’da kıtalararası bir standart halen oluşmuş değildir. Tüm kıtaları birbirine bağlayan bir küresel yol ağımız bile yoktur.
Bunun önünde yalnızca bir projenin gerçekleştirilmesi durmaktadır: Berin Boğazı Tüneli Projesi. Berin Boğazı Asya ile Amerika kıtalarının birbirine en yakın geldiği noktadır. Buraya inşa edilecek bir tünel ile Avustralya hariç tüm kıtaları birbirine bağlamış olacağız. İstanbul’dan arabasıyla çıkan kişi, arabasıyla New York’a, Buenos Aires’e gidebilecek. Gider mi gitmez mi onu bilemem.
Aslına bakılırsa ABD ve Rusya’nın şimdiye kadar böyle bir çalışmayı neden ortaya çıkarmadığı bir muammadır.
İçinde bulunduğumuz dönemde (Haziran 2023) Rusya Dünya’ya Bering Boğazı Tüneli Projesi’ni duyurdu. Denizin altında 103 km uzunluğunda bir tünel yapma planıdır bu. Bir araba kullanıcısı olarak bana iki tip yol sunulsa; “Birini Amerika yaptı, birini Rusya yaptı.” dense, benim tercihim Amerikan olur. Yani Yeni Dünya ile Eski Dünya’yı bağlayacak, ileri seviyede bir teknoloji eseri olacak bir tüneli kim inşa etsin denirse cevap ya ABD, ya Japonya ya da Almanya olacaktır. Rusya böylesi büyük çaplı bir projenin altından güvenli bir biçimde kalkabilir mi?
-Airbus’a ortak olalım. BİST’te işlem göre 5 adet Gayrimenkul Yatırım firması bir konsorsiyum oluştursun ve Airbus’ın %16 hissesine alsın.
Çok kolay gibi söylendiğinin farkındayım. İmkansız olmadığını unutmamaya çabalayarak önerilen bir fikir sadece.
-Lüks otomobil showroom’unda cereyan eden bir tartışma:
“Arkadaşım bu araba su geçirmez mi, değil mi? Bunu soruyorum ben sana.”
‘Yani efendim, dediğim gibi; Yağmur suyunu kesinlikle iç mekana yansıtmayan bir araba olduğu kesin. Ve ancak siz arabayı su dolu bir havuza koymayı düşünüyorsanız bu farklı bir durum olur.’
“Kısa kes Aydın havası olsun: yani sen bu arabanın su geçirip geçirmediğinden bihabersin öyle mi?”
‘Şimdi efendim, aslından hayır. Yani arabanın su geçirmediği kesin ve net. Ancak dediğim gibi; bir havuza falan sürerseniz arabayı, su altı ulaşım aracı değildir bu.’
“Yahu adam arabanın su geçirip geçirmediğini bilmiyor, bir de benden 250.000 $ para istiyor iyi mi?”
-Birden fazla havalimanına sahip il sayımız kaç?
Öyle aman aman bir nüfusu olmayan Washington’da 2 havalimanı vardı.
Ankara, Antalya, Bursa, Diyarbakır, İzmir dev şehirlerdir. İki havalimanı kaldırabilir çapta olduklarını tarafsız bakan herkes görebilir. Bir ilin iki havalimanına sahip olması sadece hava trafiği düşünülerek projelendirilen bir tutum değildir. Bir şehirde iki havalimanı olması şehir içi araç trafiğini de rahatlatan bir etki oluşturur. Gidilecek yerde seçenek ortaya çıkması karayolu trafik ağının yükünü hafifletir.
Bir şehir için %90 kapasiteyle çalışan bir tane havalimanı yerine %45 kapasiteyle çalışan iki havalimanı daha faydalıdır.
-Harem Limanı’nı by-pass edecek olan Kanalİstanbul projesi neredeyse tüm bilim insanlarının karşı çıkmasına rağmen yapılıyor. Memleketin iradesine rağmen bu iş yapılmaya devam ediliyor.
İhtiyaç duyulmayan bir yere kanal açmak ancak ve sadece israftır. Panama gibi, Süveyş gibi kanala zaruretle ihtiyaç duyan yerlerde bu makuldür ve anlaşılabilirdir. Ve fakat İstanbul’a kanal demek tam bir zihin noksanlığı göstergesidir.
Eğer bu askeri bir amaçla memleket güvenliği için yapılıyorsa Çanakkale Boğazı hakkında ne yapılmaktadır peki? Eğer bu ekonomik bir amaçla memleket kalkınsın diye yapılıyorsa bundan daha büyük bir yalan olabilir mi? Bu projeye yapılan yatırım ile Türkiye’nin havacılık ve uzay sanayisini kalkındırabiliriz. Hastanelerimizi, okullarımızı yenileyebiliriz. Vatandaşa uygun koşullarla kredi açılmasını sağlayabiliriz. Ama hayır; biz enerjimizi Kanal İstanbul için tüketiyoruz.
Vatana ihanet sayılabilecek böylesi bir müsriflik uygulaması her şeye ve herkese rağmen yapılmaya devam ediliyorsa buna adapte olmaktan başka elden ne gelir ki? Bari şöyle bir önderi de bulunalım: Kanal İstanbul için kazılan tüm hafriyat tek bir noktada toplansın. Ve Kanal İstanbul ile taşınan toprak kütlesi ile bir dağ yapılsın. İstanbul’un kuzey batısında 5.000 metre yüksekliğinde bir dağ. Nasıl olur? Ne dersiniz? “Ne işe yarayacak?” sorusu aslında pek mantıklı değil. Yani Kanal İstanbul ne işe yarayacak ki?
Belki böyle bir dağ şehrin iklimini etkiler. Belki bu dağı şehrin güney doğusuna yaparsak Batı’dan gelen yağmur, rutubet dolu bulutlar bu dağa çarpıp yükselecek ve yükselince soğuyup yağış olarak şehre düşecektir.
-“Sence bir ülkenin bir ucundan diğer ucuna bir depo benzin ile gidilemiyorsa o ülke aşırı büyük sayılabilir mi?”
‘Aşırı olup olmadığını bilmiyorum. Ancak büyük sayılabilir.’
-Akaryakıt fiyatlarını daha adil yapmak için farklı ülkelerle ortak fiyatlandırmaya gidilmeli midir? Örneğin Türk Cumhuriyetleri ile aynı benzin fiyatlarının piyasada dönmesi iyi olur mu?
-İstanbul’da ulaşım açısından en faydalı çalışmaların başında gelen metroda şöyle bir durum var: Farklı hatlarda farklı trenler kullanılıyor. Örneğin Üsküdar-Alemdağ hattındaki trenlerde makinist bulunmuyor. Diğer hatlar ise böyle değil.
Uluslararası örneklere baktığımızda bu durum böyle değil. Çünkü metro ray ağı bir bütündür. Tüm hatlar birbiri ile birleşmektedir. Bu sebeple trenler her hatta işleyebilmektedir.
Gecekondu mantığıyla yapılan metro ağında ise her hatta başka tip bir tren olabilir. Kim kime dum duma bir hal olur.
İstanbul’da mevcut durumda Kadıköy-Gebze hattında seyreden bir tren Üsküdar-Alemdağ hattı ile hiçbir şekilde birleşemeyecektir. Çünkü ikisi farklı trenler kullanmaktadır. Oysa bu iki hat Dudullu’da kesişse ve böylece Kadıköy’den Alemdağ’a gidilebilse iyi olabilir.
İstanbul’da tercih edilen yöntemin avantajları ve dezavantajlarını zaman gösterecektir.
Amaç olanı yermek değildir. Tabii ki İstanbul’un kendine has ulaşım uygulamaları olacaktır. Bununla beraber metro ağı trenlerinin aynı il içinde farklılık göstermesi aslında pek rastlanılan bir durum değildir.
-Haydarpaşa Garı’nda yaşanan yangın, Ankara Garı’nda patlayan bomba. Bunlar sadece dikkat çekmek için seçilmiş hedefler miydi? Ya da TCDD üzerinde bir tahakküm oluşturma amacıyla mı Türkiye’nin en büyük tren garları hedef alınıyordu?
Ne olursa olsun şu bir gerçek; Türkiye yine ve yeniden ve defaten üstün seviyede bir demiryolu hamlesi gerçekleştiremedi. Yine yıllar heba oldu gitti.
Hızlı tren dediğimiz Avrupa’da, Japonya’daki normal trenden daha yavaş. Fransa’nın hızlı treni bizim hızlı trenimizden 3 kat daha hızlı. Hızlı tren yapmadık. Yeni tren yolu yaptık ve üstündeki trene hızlı tren dedik. Sadece yapmamakla kalmadık, bir de yaptığımızı iddia ettik.
-Hani Dünya’da uçan tüm uçakların anlık bilgilerine haiz olan bir uluslararası radar sistemimiz var ya? Tüm uçakların rotalarını, hızlarını, irtifalarını anı anına bilmemizi ve bu sayede güvenle uçabilmemizi sağlayan sistem.
Bu sistemin Dünya’nın yörüngesi için olanına ihtiyaç var. Dünya’nın yörüngesinde halihazırda binlerce uydu var. Mikro uydular yaygınlaştığında Dünya’nın yörüngesinde irili ufaklı yüzbinlerce uydunun olması ihtimali var. Ve bu uyduların çarpışmalarını engelleyecek bir kılavuz sisteme ihtiyaç var.
Bu sistemi oluşturup bunun küresel patentini almak için illa sektörün en önde gelen ülkelerinden olmak zorunluluğu bulunmamaktadır.
Hatta bunu yapmak için uzaya çıkmamıza bile gerek olmayabilir.
Niyet etsek, biz yapabiliriz.
-THY nedense şöyle bir strateji takip etmiyor: Dünya’daki küçük ölçekli havayolu şirketlerini satın almak. Bu şirketlerin Türk Hava Yolları’na dönüşmesi değildir anlatılan. Burada anlatılan bu küçük ölçekli firmaların sahibi olmaktır.
Karayip adalarında faaliyet gösteren ve 5 tane tek pervaneli uçağı olan bir firma düşünelim. Uçak başına 8 yolcu alabildiğini düşünelim. Oldukça küçük ölçekli bir havayolu hizmeti şirketidir bu. İşte bu küçük ölçekli şirketin uçaklarının kuyruklarına Turkish Airlines amblemi yerleşmesidir olay. Bu ve bunun gibi 100 tane şirketi THY satın alsa Dünya genelinde havacılık konusunda tekel haline gelmeye başlayabilir. Tıpkı Microsoft’un bilgisayar sektöründeki konumu gibi.
-Denize kıyısı olan bir şehirde yaşayan için aslında tekne standart bir donanımdır. Tıpkı araba gibi.
-Ülke başkanlarının konvoylarında arabaya biniyor olmaları biraz ilginç değil mi? Otobüs olsa daha mantıklı olmaz mı? Zırhlı bir otobüs.
-Asma köprü genişletme çalışması mümkün müdür? Örneğin Boğaziçi Köprüsü’nün dış kısımlarına birer şerit daha ekleyebilir miyiz? Çok mu riskli olur? Bir nevi yol genişletme çalışması.
-Bize ne ki bundan: New York Metrosu’nu yenilemek gerekliliği. Gerçekten Paris ve New York gibi metroyu erken yapmış olan şehirlerin metroları bugün berbat durumdadır. Kömür maden ayaklarındaki tüneller bile daha medeni görünmektedir. Amerika nedense bu tür konuları bir facia yaşanana kadar gündem etmemeyi makul görüyor.
Ancak Amerikanlar bunu göz ardı etmeye çalışsa da iş şu noktaya varmıştır: Mevcut New York Metrosu’nun bakım/onarım çalışmaları tutarı yeni bir metro şebekesi oluşturmaktan daha pahalıya çıkar olmuştur. Yani New York Metrosu’nun 10 senelik bakım/onarım masrafı ile yepyeni bir metro ağı oluşturmak mümkündür. Bunu Amerika görmemeye çalışıyor.
Bugün 9 haziran 2023 Cuma 19:57 İstanbul Bahadır Gezer
2023 © bahadirgezer.blog/zehirzemberek Her Hakkı Mahfuzdur.
zehirzemberek.com
Ulaşım 4