Britanya Armadası Boğaziçi'ni bile ablukaya aldı:
Daim Muzaffer ol
Çok yaşa
Dediler ki;
190 milyondan fazla kişiden oluşan bir milletiz. Coğrafyamız nüfusumuza oranla oldukça geniştir. Kişi başına düşen alan çok fazladır. Güçlü bir milletizdir. Küresel tarih şekillendirmişliğimiz vardır. İcatlarımız, üretimimiz fazla olagelmiş ve fazladır. Sanatımız tesirlidir.
Peki bu koca Türk Milleti’nde, 190 milyonun içinde 1 kişi, evet sadece 1 kişi “Suçlu benim.” diyebilecek haysiyete sahip midir? “Sorumluluk bana aittir.” diyebilecek kalibrede bir delikanlı?
Ya da herkes suçsuzluğunu kanıtlamanın derdinde midir?
(Özbek 35M, Türkmen 6M, Kazak 19M, Kırgız 7M, Azeri 10M, Almanya 7M, Kıbrıs 300B, özerk bölgeler ve Dünya geneline yayılmış tahmini 6M, Türkiye 85M; toplam 190.300.000 )
Geleceğimizin yıkıldığı bu günlerde belki fazla rahat olmamak gerekiyor. Bunun bilinciyle şu konu gündeme getirilebilir: Herkese oluyor mu bilmiyorum ve ancak evimizde güvende olmayışlığımızın gerçekliği öylesine bünyemi etkisi altına aldı ki alakasız zamanlarda deprem oldu zannediyorum. 17 Ağustos İstanbul Depremi’nden sonra böyle takıntılarım olmuştu bir müddet. Ben o gece arkadaşlarımla iskambil oynuyordum. Evde sadece üç kişiydik. Deprem başladığı andan itibaren, ve hatta uzaktan bize doğru yaklaşmakta olduğunun sesini ve titreşimini saniyenin bilmem kaçında bilmem kaç uzunluğunda duyumsadıktan sonra depremin bitimine kadar bilinçlerimiz tamamen açıktı. Bunu niye söylüyorum? Çünkü depremin olduğu saat sabahın 3’ü idi. Uykuda olan insanın deprem başladığında önce bir uykudan uyanması için süre gerekir. Bu belki 10, belki 20 saniyedir. Ve ancak başından sonuna ayık olan kişi 47 saniyeyi, saniyesi saniyesine yaşar. Ve bu 200 kat daha büyük travma demektir.
Alakasız anlarda etrafıma bakıyorum sallanan bir şey var mı diye.
Şu cümle ile; “Vergiden kaçınmak ile vergi kaçırmak arasında fark vardır.”
Şu cümlenin ifade kümesi farklı mıdır; “Hırsızlık yapmak ile araklamak arasında fark vardır.” ?
Birinci cümleyi söyleyen Türk Kızılayı Genel Müdürü. Kameraların önünde! Yüzünde pişkin bir gülümseme ile! Millete hitaben verdiği demeç bu! Ben bu adamı o konuma getiren iktidar ülkeyi tahakküm altında tuttukça nasıl olur da bunlar aracılığıyla yardım iletebilirim? Bu olamaz. Bu “Ben yardım ettim.” diyebilmek ve vicdan rahatlatmak için yapılmış bir yalan hareket olur sadece! Yahu adam açık açık “Ben hırsızım!” diyor! Ben nasıl buna depremzedeye ulaştırsın diye kaynak vereyim?
O birinci cümleyi belki başka mecralar kaldırır, ve fakat Kızılay böyle bir aymazlığı kaldıracak teşkilat değildir. Olmaz. Bu tür demeçler 20 yıllık hepçi iktidar ile sıradan hale geldi. Ağzıbozukluk zeka göstergesi haline getirildi. Üzgünüm Kızılay, ve ancak ben iktidar değişine kadar ihtiyaç duyan insanlara yapabildiğim kadar yardımımı başka kulvarlardan yaparım. Yardımımı ise zekatımdan düşmem. Yani zekat ayrı, yardım ayrı yaparım.
Sorun iyi inşaat yapıp yapmadığımız değil! Statlar var. Futbol statları. Tribünde maç izleyen bilir: 50.000 kişi aynı anda omuz omuza zıplamaya başladığında yer zangır zangır zangırdar. Ama statların statiği bunu kaldırır.
Demek ki biz resmen paraya kıyamıyoruz ve evi ucuza getirmeyi tasarruf sanıyoruz. Biz. Biz. “Biz bunu hak etmedik!” diye serzenişte bulunur oldum ve Dinleyen “Bana ne diyosun? Kendi hatanızdan ölüyosunuz.” demez mi? Ne diyebilirim ki? Dünya daha genç bile değil, bebek bir gezegen. Tipi halen oturma halinde. Bu yüzden yerkürede bu hareketlenmeler oluyor. Olay Dünya’nın suçu değil. Yani aslında insan bunlardan olumsuz etkilenmeyecek nitelikte bir mahlukat ve ancak gel gör ki halen bu türden faciaları sapasağlam atlatamayan yerler mevcut: Türkiye.
Peki okyanuslardaki depremleri inceleyen, takip eden bir sismik gemimiz var mı? Sismik gemi var, var da okyanustaki depremleri yakalayanı var mı? Atlantik Okyanusu’nun ortası. Su seviyesinden 2700 metre aşağıda ki zeminin 4km derininde 8.1 büyüklüğünde deprem oluyor örneğin. Biliyor muyuz? Haberimiz var mı?
Eskiden Amerika’da TV’de “Sayın izleyiciler, az evvel Güneydoğu Atlantik Okyanusu’nda 8.4 ölçeğinde bir deprem oldu. Deprem tüm karalara uzaklığı çok fazla olduğu için insani bir tehdit söz konusu değil.” diye haber yapardı. O zaman ne diye haberini yapıyorsun? Amerikanlar bu haberlere rağbet etmeyince bu konu gündemden düştü.
Halbuki Anadolu’daki depremlerin tetikleyicisi okyanusun hiç tahmin edilmeyen bir noktasında gerçekleşen depremler olabilir. Az ihtimaldir. Ve fakat mümkündür. Mümkündür çünkü tersini kanıtlayacak bilgiyi toplamıyoruz. Bu tür icraatları kovalamıyoruz.
Bu faciayı yaşadığımızı kabullenmek gerek. Sanki on binlerce soydaşımıza aynı anda helâllik adamak ihtiyacının gerçekliğine inanmazsak, sanki milyonlarca evin yıkıldığına inanmazsak, belki buna ikna olmazsak bunlar olmamış olabilir gibi geliyor ama öyle değil. Ömrümde ilk defa önümüzdeki yılların hemen geçmesini istiyorum. Önümüzdeki 1-2 sene hemen geçsin, yıkılanları yapalım, yeniden inşa edelim.
Bunu tarih nasıl yazacak? “2023’te Türkler cumhuriyetlerinin 100. yılını kutlama ve Dünya tarihinin en büyük deprem felaketlerinden birinin yasını tutma çift-kutupsallığını yaşadı.”
Bugün 17 Şubat 2023 Cuma 01:19 İstanbul Bahadır Gezer
Kendi idaresini kendi iradesinde tutan saygın milletler arasında yer almayı seçtiğimiz gün bugündür.
Ülkenin yönetimi belli bir zümre veya grup/tarikat ya da şahsın tahakkümüne bırakılmamış ve TBMM (Türkiye Büyük Millet Meclisi) vasıtası ile tüm milletin temsil olduğu, halkgücüne (demokrasi) dayanan yapıya bina edilmiştir.
Bu değerli oluşumun kıymeti daima bilinmeli ve ulusal egemenliğimizin temeli olan Meclis tıpkı bir çocuk gibi korunmalı, tıpkı bir çocuk gibi sevilmeli ve gözetilmelidir.
Yarınımız Meclisimiz’e emanettir.
Yarınımız çocuklarımızdır.
23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı kutlu olsun!
Dev namlular Ayasofya'ya, Sultanahmet'e, Süleymaniye'ye, Fatih Sultan Mehmed'e döndüydü; Millet Galata Köprüsü'nde dehşet içindeydi:
Anlaşılıyor ki 6 Şubat Depremi insanlık tarihinin en büyük ölçekli felaketlerinden biridir. Etkinlenen coğrafyanın genişliği, yer fiziğinden meydana gelen değişiklik (Türkiye’nin 3 metre hareket etmesi) Dünya tarihinde ender görülen bir durum.
Enkazlar altından canlı depremzedeler çıkarıldıkça haberlerde bir zafer havası esiyor.
Ve ancak deprem sahasının havadan görüntüleri gösteriyor ki durumun bir atom bombasından farkı yok. Hatta bir değil belki 15 atom bombası.
Ağır bir askeri yenilgi almış gibi, şehirlerimiz ağır bombardmana maruz kalmış gibi.
Yıkımın tekrar inşası, maddi kayıpların karşılanması, hepsi hallolur. Biraz vakit alır. Ancak giden canlar hakkında artık duadan başka yapılabilecek bir şey kalmadı.
Allah, bu deprem ile hayatı sonlanan cümle mağdur kulundan rahmetini esirgeme lütfen.
Bugün 10 Şubat 2023 Cuma 01:54 İstanbul Bahadır Gezer
Bugün tam anlamıyla berbat bir gün.
Yazıda uğraşacak ya da dilbilgisi, ahenk falan halde değilim.
DEPREM vurdu Türkiye’ye. Nasıl bir deprem olduğunu anlayabilmiş değilim: Kahramanmaraş, Gaziantep, Şanlıurfa, Hatay, Adana ve daha fazla il depremden etkilenen iller. Dikkat: depremi hisseden iller demiyorum. Bütün bu illerde göçükler var.
Depremin bu kadar geniş bir coğrafyaya yıkıcı darbe vurması hem -zaten- üzücü, hem de şaşırtıcı. Aslında bu deprem ile ilgili taze hislerimi yazmamanın daha akılcı olduğunu düşünmüştüm. Ve ancak ilk an tepkisinin de bir önemi olabilir diye yazıyorum.
Üzüntü. Elden bir şey gelmemesi. Çaresizlik. Kızmak. Birilerine suçu yüklemek ve öfkelenmek. Ama kime?
ABD’de kasırga her yıl yüzlerce can alıyor. Dünya’nın vatandaşını en iyi koruyan ülkesi Amerika. Ancak doğal afet olması herkesin sütten çıkmış ak kaşık olduğuna gelmiyor. Küba’da sahil yolları boyunca tsunami set duvarları var. Florida’da bu yok. Yani işini doğru yapmayanlar var.
Evet; kızmayayım diyorum ve fakat Türkiye’de farklı bir durum var. Türkiye’nin iktidarı 20 yıldır aynı. 20 yıl önce deprem olduğunda binlerce vatandaşımızı kaybediyorduk. 20 yıl sonra durum aynı. Hamma gelişmişiz.
Ne kalkınmışız be.
20 sene herhangi bir ülkeyi depreme hazır hale getirmek için yeterli midir? Örneğin Polonya 20 senede her depremi kayıpsız göğüsleyecek hale gelebilir mi? Cevap “Evet” tir. Eğer iradeli, kararlı, sabırlı bir hükümet böyle bir sorunu çözmeye niyetlenirse bunu 5-10 yılda bile yapabilir. Yapabilirdi.
Ancak kaliteli insan sayısı az.
Kaliteli devlet kadrosu yok.
“Depremi ben mi yaptım?”
“Ben mi gidin dedim?” halinde bir yönetimi var Türkiye’nin.
Şehirlerimiz harabe olmuş durumda. Güneydoğu Anadolu sanki vahşet dolu bir savaşı kaybetmiş gibi duruyor.
Nasıl işse bu; vatanı deprem katiline karşı savunup üstün standartlarda konut inşa edip, var olan zayıf konutları yenileyip bu afet ile mücadele etmek dururken T.C.’nin enerjisi Kanalİstanbul için seferber vaziyette.
Yıl 2018… I Want One kitabım yayınlandı. 5 tane kronik mevzusu olduğunu anlattım Türkiye’nin. Biri deprem idi.
“Depremi biz yapalım.” dedim.
“Böylece depremin zamanını biz belirlemiş oluruz ve gerekli tedbiri alırız.” dedim. Basit mantık ile depremin nasıl yapılabileceğini, kontrollü depremi anlattım.
Bizler yurdumuzdaki zayıf, eski, sakat, özürlü yapıları yıkıp yerlerine güçlü, yeni, sağlam, kaliteli yapıları yapmaya imtina ediyoruz. Deprem sanki “Siz yıkmaya kıyamıyorsanız ben yıkayım da yenilerini yapın.” diyor. Bu esnada binlerce Türk ölüyor.
Acayip üzgünüm.
Böyle zamanda yatağımda uzanmaya utanıyorum.
Türkiye’m benim. Canımcık.
Sağ ol Türkiye
Allah esirgesin ve en beteri bu olmuş olsun inşallah.
Bugün 6 Şubat 2023 Pazartesi 23:15 İstanbul Bahadır Gezer
Facianın hassasiyetine mahsuben mümkün olduğunca sessiz kalıp, lüzumlu da olsa söylenmesi mümkün bazı şeyleri sonraya saklamak eğiliminde olduğumuz bir gerçektir.
Ancak buna rağmen, ben konuşacağım, bazı şeyler tüm yaşananlar taze iken söylenmeli. Hatta “Söyleme bunu!” denilenleri bile söylemenin belki de tam vaktidir.
Türk kadar ölen bir millet yok. Evet, yanlış duymadınız. Ecel sebebi dışında ölümlerde Türk kadar ölmüş herhangi bir millet daha yoktur. Araba kazaları, maden göçüğü, iş kazası, deprem, savaş, hastalık, kriminal mağduriyet ve daha nice sebepten insanlık tarihi boyunca inanılmaz sayıda Türk ölmüştür. İnanmıyor musun? Say. 5000 yıllık Türk Tarihi’ne bak ve say sadece savaşlarda kaç Türk ölmüş? Dünya’nın en çok ölen ilk on milletinin toplamının 3 katı kadar Türk ölmüş. Daha ne denir ki buna? Yani bir İngiliz’in bu istatistikte manyağa bağlayıp bizimle yarışa girmesi durumunda her yıl 150.000 İngiliz ölmeli. Ve bunu 200 yıl boyunca yapmalı. Falan. Böyle şeyler.
Biz pisipisine ölüyoruz be!
Deprem sahasından ilk gelen görüntülerde asker görünmüyor.
TSK’nin Anayasal görevi iç ve dış tehditlere karşı Türkiye’yi savunmak idi. Akp bunu değiştirdi. Artık TSK’nin görevi dış tehditlere karşı ülkeyi savunmaktır. İç kelimesi çıkarılmıştır. Çünkü Akp’nin kendisi iç tehdit. Bu yüzden değiştirdiler yasayı.
Ne alaka?
SS Termal gözlükler birçok Türk Askeri’nin mutat teçhizatı iken enkazlara niye termal bakılmıyor? Anlamakta, idrakta zorlanıyorum.
Bu gözlüklerle bir binaya dışarıdan baktığımızda kaç düşman olduğunu görüyoruz da hayattaki depremzedeyi mi göremeyeceğiz?
Üzüntü kızgınlığa ve haklı öfkeye dönmek üzere. SS
ABD uçak gemileri deprem sonrası Türkiye’ye doğru yola çıktı. Bir Amerikan uçak gemisi demek 2 tane hastane demek. Ancak Amerikan gemilerinin Türkiye’ye Türk için geldiğini düşünmek aşırı iyimserliktir. Adam İncirlik’teki personelini düşünüyordur büyük ihtimal. Sadece o da değil, Irak ve Suriye’deki birliklerini düşünüyor olabilir.
Gündeme getirmediğimiz konulardan biri ise süregelmekte olan aktif risk durumudur. Bugün Türkiye’de büyük bir deprem olması ihtimali normal bir güne oranla 30 kat daha fazladır. Yani artçı ya da yeni fay hareketlenmeleri için en riskli dönemden geçmekteyiz.
Ulusumuzun gurur duyduğu tarihi yapılarda acil önlemler alınması daha can derdimiz yanmaya devam ederken biraz anlayışsız bir yaklaşım olarak görülebilir. Ve ancak Ayasofya’yı, Selimiye’yi, Sultanahmet’i riske etme haddimizin olmadığı ise açıktır. Acilen bu yapıların kubbelerinin altına restorasyon iskeleleri kurmalı ve yapıları desteklemeliyiz.
Sadece depreme değil, deprem + bombardmana dayanıklı yapılar yapmalıyız. Aslında zaten yapmaya çalıştığımız bu. Demek ki daha iyisini yapmalıyız.
McDonald’s deprem bölgesine 50.000 adet menü gönderiyor.
Şile Belediyesi koordinatörlüğünde Şileli köylü kadınların uzun süre taze kalsın diye ekşi mayayla yaptığı 21.000 adet ekmek yola çıkıyor.
10 şehrimiz bitap halde ve ancak 71 il seferber olmuş vaziyette.
Bölgeyi ilk olarak hangi dış ülke başkanı ziyaret edecek?
Ya da belki bundan kime ne?
Enkaz altından canlı çıkan sayısının çokluğu enkaz altında canlı olup bekleyerek ölenlerin sayısının çok olması korkunç gerçekliğini hissettiriyor.
Bazı yapılar neredeyse yıkıntı ve ancak halen ayakta. Vatandaşlar bu tip yapılara gir-çık yapıyorlar. Kâh bir battaniye, kâh piknik tüpünü almak için. Bu yapılar her an çökebilir. Bu tür yapıları acilen kontrollü biçimde yıkmalıyız. Teknik ekipmanı yıkım yapmaktan ziyade enkaz altında kalanları kurtarmaya adadığımıza göre yapılması gereken her riskli yapının başına bir asker dikmektir. Kimsenin içeri girmesine izin vermeyen askerler.
Ne o? Şaka gibi mi geldi?
Şu da bir gerçek: göç yaşanacaktır. Bu süreçte göç edenleri ve göç alan yeri gözetici önlem alınmalı.
Deprem sonrası söğüşleyici emlak mafyasının ihtimaline bile göz açtırmamalıyız. Deprem sahasında gayrimeşru olmaması çok önemlidir. İnsanlığımız ile alakalı bir durumdur. Böyle bir faciada bile hırsızlığın peşinde olanlar olursa işte o zaman biz zaten bitmişiz demektir.
Tam bunları diyecekken bugünkü akşam haberlerinde yardım tırlarının yolunu kesip soygun yapanları gördüm televizyonda. Bunu yapanlara karşı vahşet kullanımı serbest olmalı. Gözlerime inanamadım. Tırın yolunu kesen araçların birinden inen kişi “Bez var mı bez? Çocuk bezi taşıyor musun?” diye soruyor.
Ona sorsan “Abi vallahi zaten biz onu vatandaşa verecektik. Onca bezi n’apalım abi? Şimdi bu kamyon belediyenin merkezine yanaşsa. Gelen malzemenin sahaya sürülmesi en az bir hafta. Ama bizim şimdi ihtiyacımız var abi o beze!”
“Kes lan!”
“Ne diyosun Muhsin?”
“Yalan söylüyor it! Bunlar bu yardım malzemelerini alıp Suriye’ye, K. Irak’a falan taşıyor. Şerefsiz oğlum bunlar.”
Yazıklar olsun. Deprem bölgesinde polis suçlu kovalıyor.
Olası Deprem Şehitliği’nin büyüklüğü korku vericidir.
Dün genel itibariyle yas idi.
Bayrağım yarıya indi. Yüreğim haberleri izlemeye yetmedi.
Olur olmaz yerde ağlamaya sürüklendim.
İçinden çıkamaz oldum. Kitlendim.
Sonra dedim ki kendime: Benim şu anda yapmam gereken işlemek.
Bugün 8 Şubat 2023 Çarşamba 04:12 İstanbul Bahadır Gezer
Bir vapur çıktı yola... Adı Bandırma... Erdi Ata ile Samsun'a... Manşetler atılmıştı ancak Türk "bitti" dendiğinde başlıyordu yaşamaya...
Asla teker teker gelemediler... Çifter, beşer gelip madara olup gittiler.
Unutturulmak istenen Türk'ün tüm bunlara karşı kesin ve mutlak zaferi elde etmiş olmasıdır.
Unutulmayacak olan Türk Askeri'nin nidası, narası, kılıcı, süngüsü, mermisi ve; "Mevzubahis vatansa; gerisi teferruattır."
Biz kazandık. Anadolu bizim. Trakya bizim. İstanbul bizim. Ceyhan bizim. Fırat bizim. Ağrı bizim. Erciyes bizim. Manavgat bizim. Düden bizim. Dünya'nın en güzel coğrafyası bizim.
30 Ağustos Zafer Bayramı kutlu olsun!!
23 Nisan 2023 Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı
İşgal ettiler;
19 Mayıs 2023 Atatürk'ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı Kutlu Olsun!!
23 NİSAN !!!
T. C.
6 Şubat 2023-Başın sağ olsun Türkiye
2023 © bahadirgezer.blog Bahadır Gezer Her Hakkı Mahfuzdur.