-ABD Meksika sınırına duvar konusunda oldukça ciddi bir biçimde yaklaştı. Ne yapıldı edildi, sınıra duvar yapıldı. Meksika’dan muhalif bir ses çıkmadı. Bu konu daha evvel ele alınmış olsa da hatırlamakta fayda var: Bu duvar Meksikalı göçmenlerin Amerika’ya sızmasına karşı yapılmamıştır. Bu duvar ABD menşeili birçok ürünün vergilendirilmeden Amerika’dan Güney Amerika’ya akmasına karşı yapılmıştır. Adam çölün ortasında pickup aracıyla 1000 adet IPhone götürüyor. Amerikan piyasa fiyatlarıyla aldığı bu telefonlar başka bir ülkeye ihraç edilince doğal olarak fiyatı artıyor. Ancak teçhizat kaçakçılığında bu böyle değil. Sadece bu da değil. Aklınıza ne gelirse; video oyunları. Xbox oyunları. Amerika’da üretilen bu oyunların piyasa satış fiyatı 50 Dolar. Ancak bu fiyat farklı ülkelerde 80 Dolar’a kadar çıkabiliyor. Nakliye ve vergi masrafları. Ancak Paraguay’daysanız gıcır gıcır bir oyunu 80 Dolar yerine 50 Dolar’a alabilirsiniz. Çünkü bu oyun Amerika-Meksika sınırından kaçak yolla Latin Amerika’ya girmiştir.

Yani fazla da uzatmadan, Meksika duvarının sebebini hatırlamış olduk.

Duvar yapmak her zaman kötü değildir. Amerika duvar konusuna çok konsantre oldu ise şunu gündeme getirmek gerekiyor: Florida’da kasırga önüne geleni yakıyor, yıkıyor. Deniz şehirleri, kasabaları işgal etmiş vaziyette. Millet sokaklarda jetskilerle dolaşıyor. E peki kardeşim o zaman; Niye sahil şeridine duvarlar yapmıyorsun? İlla okyanus üzerinden biz görüp mü söyleyelim yani? Hollanda bile deniz seviyesinin altında ülke bak. Adamlar deniz şeridine setleri çekmiş, bir drenaj sistemi kurmuş. Lale gibi yaşıyor. Ama sen Meksika sınırına duvar yaparken Florida’nın sahil şeridinin önemli bir kısmına güvenlik duvarları yapmayı düşünmüyorsun.

Yahu nehir taşacağı zaman biz ne yapıyoruz? Evet taşkınlar genellikle “geliyorum” derler. Nehrin en taşkına müsait noktalarında nehrin yanına içi kum dolu çuvallardan setler yapıyoruz. Ve gerçekten işe yarıyor! Bazı tarlalar, ekinler bu sayede kurtulabiliyor. Tabii bütün taşkın durdurulamıyor ve fakat belli bölgeler kurtarılabiliyor.

Kasırganın getirdiği 10 metrelik dalgalar sahil yollarını dövüyor. Görüyorum. Yahu sahil şeridinin örneğin 200 metre içerisine bir duvar yapmak bu kadar mı zor? Sahiller, rıhtımlar, limanlar gene açık. 200 metre mesafe deniz ile iç kısım arasında yeterli alanı sunabilecektir.

Ya da Türk Osmanlı stili çalışabiliriz. Yani yap-sök-yap yöntemi. Türk Osmanlılar onbinlerce kişiyi dev nehirlerin öte yanına hemen geçirmekle meşhur olmuşlar. Yap-sök köprüler sayesinde tabii ki. ABD bu durumda portatif duvarlar hazırlayabilir. Ve kasırga yaklaştığında sahil şeridine hızla bu duvarı kurabilir. Koskoca Amerika’nın kasırga karşısında eli kolu bağlı vaziyette olan biteni izlemesini hazmedemiyorum.

Amerika bir felaket yaşadığında Dünya’nın şöyle bir tepkisi vardır: “Kendileri hallederler.”

Evet, doğru: Amerika kendisi halleder ve ancak bu yardım etmek ayıptır anlamına gelmez ki. Böyle bir felakette ihtiyaç duyulabilecek tonla detay vardır. Evet, tamam Amerika kendisi halleder ve ancak su tahliye motorlarının cıvatalarından ve kayışlarından gerekli olabilir. Bi 10.000-20.000 tane falan gönderilse belki faydası olur. Piknik tüpü belki işlerine yarar. Bi 50.000 tane gönderelim. Gemi büyük sonuçta. 10-20 tane kepçe, 50 tane JCB, JCB hep işe yarar. İşte aklınıza ne gelirse; bir gemiye yükleyip Amerika’ya gönderirsek aklı sağlam olan hiçbir kimse “Hop! Ne yapıyorsunuz siz be!” diyemez.

 

-Mars’tan sayısız görüntü geliyor. Bu görüntülerden bazıları beni hayretler içinde bırakıyor. Bazen Mars’ın fotoğraflarına baktıkça dev bir heykel çalışması sahasına bakıyormuşum gibi hissediyorum. Bu beni biraz ürpertiyor. Mars’la ilgili bir gerçek şudur: karar vermek zordur; Mars’ın geçmişi mi daha ilgi çekicidir, ya da geleceği mi daha ilgi çekicidir? Mars’ın geçmişinde medeniyet ve uygarlık ihtimali olabilir. Bu durumda Mars’ın geçmişi bizim geleceğimizi aydınlatabilir. Zor bir konu. Bununla beraber Mars’ta gelecekte kurulacak kolonilerin yayılmaları ve Mars’ta insan yaşamının filizlenmesi harika bir konu. Yine de zor bir konu. Geçmişinde belki insan izi bile taşıyor olabilir.

Denildiği gibi; Mars’tan çok sayıda görüntü internette yer alıyor. Opportunity, Spirit ve Curiosity robotlarının gönderdikleri görüntüler herkesin gözünün önünde. Ancak Mars’ın sesini duyabilmiş değiliz. Ancak bir mikrofon kaydını dinlememiz yoluyla duyabileceğimiz olan Mars’ın sesini açıkçası ben merak ediyorum.

İtiraf ediyorum; Youtube’da bu konuyla ilgili bir iki video izledim ve ancak şöyle dolu dolu bir yarım saat boyunca Mars’ı dinleyemedim.

NASA video yapmış. 20 saniye uzunluğunda ses dinletiyor Mars’tan. Bu ne ki şimdi?

 

-F16 satışı olay oldu. Yahu 1980’lerden beri, 40 yıldır aldığımız uçak. Haberler çıkıyor gazetelerde “Türk diplomatların büyük başarısı! Kongre satış itirazını çekti!” falan şeklinde haberler. Yahu ne başarısı be?! 40 yıldır alabildiğimizi zar zor alır hale geldik, halen başarıdan bahsediyorlar.

 

-Sığınak konusu Dünya gündeminde yer tutmakta olmasına rağmen Türkiye’de daha pek rağbet görmüş değil. Parası olan insanlar artık bir ev ve bir yazlık almanın yanında bir ev, bir yazlık ve bir sığınak almayı düşünüyorlar.

Yanlış anlaşılmasın. Bu sığınaklar yerin altında 5m² alandan fazlasıdır. Bunlar nükleer saldırılar karşısında 3-5 kişiyi en az 2 yıl muhafaza edebilecek yapıya sahip, ileri teknoloji ürünü sığınaklardır.

Birçok kişi halen “hiçbir zaman işe yaramayacak bir şeyi niye alayım ki?” demektedir. Serbestçe harcanabilecek miktarda parası olanlar için aslında pekte mantıksız sayılmaz.

Bununla birlikte yer altı şehirleri genellikle tarihi bir konu olarak karşımıza çıkar. Eski dehlizler ve yer altı tünelleri falan hep bundan binlerce yıl öncesine dayanır. Aslında modern Dünya’nın getirebileceği gerçeklerden biri de; modern yer altı şehirleridir. Yerin üstünde 2.000 metrelik bir yapı yapmak yerin altına 2.000 metre derinliğinde bir yapı yapmaktan daha zor ve pahalıdır.

 

-Habersiz parti üyeliği olayı… Haberlerde açıklanan bir durum. Sizi, sizin haberiniz olmadan parti üyesi yapıyorlar. Bu durum bazı vatandaşları tedirgin etmiş vaziyette. Çünkü sicil açısından memuriyet esnasında belli bir siyasi parti üyesi olmaması gerekenler var.

Aslında herhangi bir partinin üyesi misiniz, değil misiniz, bunu takip edip bulmak deveye hendek atlatmaktan daha zor.

Peki böyle bir ortamda seçim nasıl olacak. Örneğin Akp bir mahallede mahalledeki seçmen sayısından fazla oy alabiliyor! 2 dönem yapılabilecek cumhurbaşkanlığına üçüncü dönem için adaylık koyulabiliyor!

 

-Sık yaşanan maden kazaları akla sigortadan para almak için dükkanını yakan esnafı getiriyor. Aşırı sıklıkla kaza oluyor. Bu doğal değil.

Dileyen fıtrat desin, dileyen olağan desin, dileyen normal desin, dileyen doğal desin. Değil kardeşim; değil. Türkiye aslında bir maden ülkesidir. Madencilik tarihi en eski birkaç ulustan biriyiz. Aslında maden konusunda ileri bir ülkeyiz. Madenden kâr eden bir ülkeyiz. Ve tüm bunlara rağmen neredeyse her 5 yılda bir 50 madencimizi vaktinden evvel toprağa veriyoruz. Bu olacak şey değil. Bu mümkün değil. Bu kadar çok kaza yaşıyor olmamızın farklı bir sebebi olmalı.

Steinbeck romanları okumuş olanlar şu anda “Acaba madenlerimizi sabote mi ediyorlar?” diye düşünüyor olabilir. Evet; koca koca devletler bazen bir taş ocağını, bazen bir ormanı, bazen bir madeni hedef alabilmektedirler.

Bazen insan öyle bir noktaya geliyor ki “Bu kadar kayıp veriyorsak bu kömür için; demek ki bu işi yapmamamız lazım! Bunca insanın ölmesine, bunca yavrucağın babasız kalmasına değer mi?! Robot işi lan bu! İnsana yaptırılacak şey değil be!” diyesi geliyor. İsyan edesin gelir, ve lâkin feryattan kime ne fayda gelir?

 

-Duydunuz mu Alaska kar yengeçlerinin sayısı 8 milyardan 1 milyara düşmüş! Bu 3 sene içinde olan bir olay. Hızla sayıları azalmış. Bunun sebebinin fazla avlanma olmadığı düşünülüyormuş. Yani konunun altında büyük bir tabiat olayı olması ihtimali yüksek.

Benim merak ettiğim konu şu: ABD 1 milyar tane yengeci ne yapıyor arkadaşım? 1 milyar yengeci kim yiyebilir ki yahu? Ki 3-4 milyar avlıyorlarmış daha evvel.

Çevre zinciri mantığı ile baktığımızda eğer yengeç gibi bir türün nüfusunu bu kadar azaltan şeyler oluyorsa pek çok farklı canlı yok oluşa sürükleniyor olabilir.

Bunun yanında telaş yapmak gerekmiyor olabilir. Deniz mahsulü her sene önceki seneleri tutacak diye bir kaide yok. Evet 8 kat azalma biraz abartı bir durum ve ancak Karadeniz’de bile zayıf geçen sezonlar olmuştur.

Peki ya şuna ne demeli? Afrika’da bizonların Büyük Göç esnasında nasıl nehirleri falan geçtiklerini izliyoruz. Yüzbinlerce bizon timsah dolu nehre atlayıp karşı tarafa geçmeye çalışıyor. İşte bu yengeçlerde yavaş bir şekilde bir yerden başka bir yere gitmektedirler. Milyarlarca yengeç denizin dibinde yavaş yavaş ilerlemektedir. Ve bir anda bir deniz dibi uçurumuna gelirler. Bu uçurum 300-500 metre derinliktedir. Buraya düşen yengecin çıkması mümkün değildir. Ve milyarlarca yengeç durmayı beceremedikleri için bu uçurumun içine dökülür. Yengeç sayısı bu yüzden azalmış olabilir mi?

Tabii bir çok kişinin aklına “Bana ne kardeşim! Yengecin derdi beni mi gerdi? Hayret bir şey.” diyebilir. Ve fakat pek çok ilaç bu yengeçlere bağımlıdır. Yani pek çok ilaç bu yengeçler olmadan üretilemez. Buna ne dersin peki? Yani olay sadece yengeci haşlayıp sonra güzel bir sosla kızartıp çekiçle bacaklarını kırıp “Frrüüp frrüüp” diye iliğini emdiğin bir şey değil. İlaç için kullanılıyor, yem olarak kullanılıyor daha sayısız kullanım alanı mevcut.

Ürpertici olan şey orantıdır: Her 8 yengeçten 7’sinin ortadan kalkmış olması tedirgin edici.

 

-Eti Mısırlı Balık Kraker’in balıklarının boyları neden küçüldü? Bu berbat fikrin kime ait olduğunu merak etmiyorum bile. Yahu Balık Kraker’in kendine has, klâsik bir boyu var. Bu kabul görmüş, beğenilmiş. Bunu niye değiştirirsin ki?

Ülker Badem Kraker örneğin. Bademlerinin boyu küçülse müthiş dandik olur. Eti Balık Kraker ve Ülker Badem Kraker önemli konulardır. Şaka bir yana aslında önemsiz değildirler.

Bunlar benim erken çocukluğumda önce 25 Kuruş’tu. Sonra 50 Kuruş oldu. Bir süre kaldı öyle. Sonra 1 Lira’ya çıktı. Uzun bir müddet 1 Lira’da kaldı. 100 gr ayçekirdeği ile aynı fiyat sınırlarında dolaşıyordu. Son iki sene içinde 6 Lira’ya kadar çıktı.

 

-Güzel bir firma; Kanuni. Güzel diyorum, çünkü kırsalda çok yaygın olarak kullanılan motorları yerli kabiliyetler çerçevesinde güzel bir şekilde üretiyor. Satıyor ve satış sonrası destek sunuyor. Yaklaşık 40 yıllık bir deneyime sahip bir kurum. Misler gibi motosikletler üretiyor.

Aklımı kurcalayan soru şu oldu: Kanuni Motor hisseleri neden Borsa’da halka arz olmuyor? Halbuki Borsa’ya çok yakışacak bir görüntüsü var bu firmanın.

-Rus ile Ukraynalı Karadeniz’de balığa çıkmayınca bizde palamut coştukça coştu. Uzun zamandır yediğim en güzel palamutlar bu mevsime denk geldi. Yediğim palamutlar sanki torik gibiydi. Kat kat, diri, yumuşak, reklam balığı kıvamında balıklardı.

İyi başladı, iyi devam etsin inşallah.

 

-Ege Adaları ile ilgili şu gerçek var: Tarihi MÖ 1.500 yıllarını bulan bir denizcilik geçmişi vardır Ege’nin. O tarihlerden bugünümüze geçen 3.000’den fazla yıl boyunca bu denizde pek çok harp yaşanmıştır. Bunun yanında korsancılık faaliyetinin neredeyse her dönemde aktif olduğu bir deniz olmuştur Ege. Peki birçok ticari gemiyi yağmalayarak devasa ganimetler elde eden korsanlar bu zenginliği ne yapıyordu? Tabii ki gömüyordu. Bankaya yatıracak hali yok. Tabii bu hazineleri gömmek için en ideal yerler Ege’deki adalardı. Antik Yunan Medeniyeti’nin buluntularına rastlamak için sayısız çalışma yapılıyor ve ancak Ege Adaları daha doğru dürüst bir arkeolojik çalışma görmemiştir.

 

-Ekstra güvenli-zırhlı makam araçları bazen sıkıntı olabiliyor. Bunları milli imkanlarla yapmak elzem olabilir.

Otokar askeri zırhlı araçların yanında zırhlı sivil araçları üretebilir. Tanesi 400-500 milyon Dolar. Nükleer saldırıya dayanıklı. Sadece üst yönetim makamlarının değil, hariciye mensuplarımızın, sporcularımızın, sanatkarlarımızı bunlara ihtiyacı vardır.

 

-Süreyya, As ve Reks’te sinemaya giderken abonelik olayı olsaydı üye olurdum. Yani film başına 20 Lira’dan bir ayda 4 film olsa 80 Lira. Abonelik ise 60 Lira ve dilediğin sayıda seans! Tabii ki bunu tercih ederim.

 

-Son zamanların en sarsıcı haberi Trabzonspor’un Avrupa Ligi’nde aldığı sonuçtur.

Yıl 2000, yer İstanbul, Beşiktaş:3-Barcelona:0

Yıl 2004, yer İstanbul, Fenerbahçe:3-Manchester United:0

Yıl 2022, yer Trabzon, Trabzonspor:4-Monaco:0

Bunlar bu şehirlerin tarihlerinde yer eden hadiselerdir.

Trabzon’da olsaydım tura çıkardım. İstanbul’da yaşayan bir Trabzonlu olsaydım yine tura çıkardım.

Monaco Fransa’nın alışılmış şampiyonluk adaylarından biridir. Hatta Paris Saint Germain Takımı’nın en büyük rakibidir denilebilir. Avrupa Futbolu’nda yeri tartışılmaz olan Monaco’ya 4 gol çakmak büyük olaydır.        

Bir de şu olaya değinmek gerek: Bazen bazı maçlardan evvel oyunculara maçın senaryosu dağıtılıyor. Oyuncular bu senaryoyu okuyorlar. Kaçıncı dakikada penaltı olacak, kaçıncı dakikada gol olacak, hepsi burada yazılı. Bu bilgiler ışığında küresel bahis trafiği kontrol ediliyor ve belli bahis devlerinin mutlak olarak kazanması sağlanıyor. Adam maçın 23. dakikasında Monaco atar diye bahis oynamış. Bu adamın kazanması başka bir adamın devasa bahsinin yatması demek oluyor. Tüm bunları dengeli bir biçimde algoritmik bir düzene oturtunca maç senaryolarının sebebi daha iyi anlaşılabilir.

Yalnız sporda şu var: kazalar. Yani tüm maç senaryosu hazır olsa dahi, herkes görevini biliyor olsa dahi bazen Trabzon’un ilk golü gibi bir gol olabiliyor. Şike bazen herkes anlaşmış olmasına rağmen düşebiliyor.

Ancak Trabzonspor’un başarısı ile ilgili konuşulması gereken şike falan değildir. Trabzon şehri için tarihi bir olaydı.

 

Bugün 17 Ekim 2022    Pazartesi    04:56    İstanbul     Bahadır Gezer 

zehirzemberek.com

Güncel 2

zehirzemberek.com

2022 © www.zehirzemberek.com Bahadir Gezer Tüm Hakları Saklıdır.